15 Şubat 2012 Çarşamba

Mutlu Evliliğin 10 Altın Kuralı

Dr. Cem KeçeEvlilik insanın kayıp yarısını arama çabasıdır. Evliliğinizde veya ilişkinizde sorunlar mı var? Sorunsuz ilişki olmaz ama kronikleşirse korkulan son kaçınılmaz olabilir. Oysa uzmanların tavsiye ettiği birkaç basit ve etkili kurala uymak sizi mutluluğa kavuşturabilir.
Dr. Cem Keçe


CİSED Genel Başkanı


 





Mutlu ve sorunsuz bir evlilik, bu kuruma adımını atmış çiftler için en önemli tercihtir. Ancak ister evlilik olsun ister beraberlik, başarılı bir ilişki göründüğü kadar kolay değildir. Karmaşık bir yapıya ve hassas dengelere dayalı olan kadın-erkek ilişkisinin başarısıysa, uzmanların tavsiye ettiği bir takım basit ama önemli kurallara uymakla mümkün. İnsan doğuştan yarım ve yalnızdır. Evlilik aslında kişinin kayıp olan yarısını bulma arayışıdır. Evlilik tamamlanmak, bütünleşmek ve bütünlenmektir. Evlilik kurumunu kişiler kendini güvende hissetmek amacıyla oluşturur.


 


“Güven Yoksa Evlilik De Yok”


Evlilik kurumun amacı bütünleşme arzusudur. Çünkü insanoğlu annesi ile bir bütün olarak ana rahminde gelişir. Bu bütünlük duygusu anneyle bir olma isteğidir. Anne rahminde kişi kendini güvende ve cenneteymiş gibi hisseder. Fakat annenin rahminden çıktığında insan o duyguya yeniden kavuşmak ister. İşte sağlıklı ve mutlu bir evlilik, bu bütünlük duygusunu verdiği için kişiye güveni hissettirir. Ama güven yoksa bu takdirde hırçın ve çaresiz hissettirir. Bu yüzden evlilikler çoğu zaman insanı ya hırçın ve çaresiz ya da huzurlu ve mutlu kılar.
Peki Evlilik Nasıl Çatışmaya Dönüşüyor?


İç Sesinize Takılmayın, Anlatın!


“Bir insanı iki olgu rahatsız eder. Biri kendi iç sesidir. Diğeriyse başkalarının onun hakkında söyledikleridir. Bunu evliliklere de uyarlayabiliriz. Evliliklerde de kişiler eşleri hakkında iç seslerine ve eşlerinin kendilerine sarf ettiği sözlere ve yaptıklarına kafalarını çok takarlar. Bununla birlikte hem kendilerini hem de eşlerini suçlamaya başlarlar. Bir insanı mutlu eden de iki olgu vardır: Anlatmak ve anlaşılabilmek… Eğer evlilikte çatışma başlamışsa karı-koca ne dertlerini birbirlerine anlatabilirler ne de anlaşıldıklarını düşünebilirler. Bu nedenle kendilerini güvende hissetmezler. Demek ki iç seslere kulak vermek ya da düşüncelerinizi içinize hapsetmek yerine anlatabilmek ve de doğru bir şekilde anlaşılabilmek çok önemli.
Evliliğin yolunda gitmemesinin en önemli nedenleri, birbirini suçlayıcı tavır alma, küçümseme, saygısızlık, sürekli kendini savunma, iletişimsizlik ve saldırganlıktır.


Mutlu Bir Evliliğin Kuralları Nedir?


İşte Mutlu Evliliğin 10 Altın Kuralı


1-      Bankada Bir Hesap Açtığınızı Düşünün. Bu hesaba ne kadar mutlu an yatırırsanız ilişkiniz de o kadar mutlu ve uzun ömürlü olur. Amacınız hesabınızı mutlulukla doldurmak olmalı.


2-      Birbirinize Olan İlgisizliğinizin Nedenini Bulun. Kıskançlıklar, hep bir arada olma, ilginin çocuklara kayması, maddi sorunlar, evlilik sorumluluklarının ağır gelmesi ve gerçekçi olmayan beklentiler çiftin birbirlerine olan ilgisini azaltabilir.


3-      Aklınızda Bir Anahtarlık Hayal EdinAnahtarlığınıza koşulsuz sevme, anlayış, hoşgörü, arkadaş olabilme, samimiyet, şefkat, emek, sabır ve fedakarlık anahtarlarını takın. Anahtarlığa takılan tüm bu olgular mutlu evliliğin kapılarının altın anahtarlığını barındırır.


4-      Sevgiliyken Yaptıklarınızı Tekrarlayın. Çiftler her nedense evlenince, toplumun onlara yüklediği roller doğrultusunda evlilik sürecine sevgililiği birbirlerine yakıştıramazlar. Böylece kısa süre önce sevgiliyken yaşadıkları güzel paylaşımları evliliklerine taşıyamazlar. Hatta flörtü evliliğin doğal süreci olarak görmeme eğilimi hâkim olur. Oysaki insanları değiştiren evlilik değil evliliğe bakış şekilleridir. Evlilikle birlikte sevgiliyken yaptıkları davranımlardan uzak duran çiftler zaman içerisinde hayatın onlara sunduğu monotonluğu yaşar ve sevgilerini, paylaşımlarını sorgulamaya başlarlar. Halbuki sevgiliyken yapılan küçük paylaşımların devam etmesi ilişkiyi ateşler. Kişilerin kendilerini daha iyi hissetmesi ve tutkularının devam ettiğini görmek kişileri birbirine bağlar. Eski tutku ve sevgilerinin devam ettiğini görmek ayrıca yeni paylaşımların artmasına da neden olur.


5-      Eşinizin Bir Konu Hakkındaki Fikirlerine Ya Da Hayallerine Değer Verin. Katılmasanız dahi onun ortaya koyduğu fikirlere saygı duyun ve sonuna kadar dinleyin.


6-      Evliliğinizi Monotonluktan Kurtarmak İçin Yenilikler Yapın. Kaliteli zaman geçirmek için olanaklar yaratın. Ona beklenmedik küçük sürprizler yapın. Özel bir gün olmasa dahi ona küçük bir hediye alın. Birlikte vakit geçirmek için fırsat kollayın. Ortak zevklerinize uygun paylaşımlar yaratın.


7-      İlgi Çekmek İçin İlişkinize Gizem Katın.


8-      Narsistik Gereksinimlerinizi Karşılayın. Kendinizi sevin ve beğenin.


9-      Eşinizi Fark Edin. Onun saçını boyadığını, zayıfladığını, sizin için yaptığı küçücük de olsa özel bir şeyi görün ve takdir edin.


10-   Öfkelendiğinizde Asla Şiddete Başvurmayın. Mola verin, ortamı terk edin, duş alın ve uyuyun. Müzik dinleyin. Kavganızın dozajının yükseldiği anda nefes alıp vererek gevşeyin. Çatışmalarınızı yıkıcı değil yapıcı olarak ele alın. Kişisel eleştiri değil davranışsal eleştiri yapın. Kendinizi onun yerine koyun ve empati yapın.

Hastalıktan Kurtulmak İçin Portakal Suyu İçin!

Prof. Dr. Neriman İnanç


Kış aylarında soğuk algınlığı ve grip gibi üst solunum yolu enfeksiyonlarında da artış görülür. Hastalıktan korunmak için uzmanlar içeriğinde bol miktarda C vitamini olan portakal suyunun içilmesini öneriyor.


Prof. Dr. Neriman İnanç


Erciyes Ün. Sağlık Bilimleri Fak.


Beslenme ve Diyetetik Bölüm Bşk.


 






Havaların soğumasıyla birlikte vücut direnci azalan kişilerde gribal enfeksiyonlarda önemli bir artış gözlenir. Uzmanlar, soğuk kış günlerinde vücudun direncini artırmak için içeriğinde bol miktarda vitamin olan meyve sularının tüketilmesini önerir. Özellikle C vitamininin bağışıklık sistemi üzerinde önemli bir etkisi olduğunu ifade eden uzmanlar portakal suyunun sofralardan eksik edilmemesini tavsiye eder.


 


Vücutta yapımı mümkün olmayan ve dışarıdan alınan besinlerle vücuda giren C vitamininin azalmasıyla özellikle gribal hastalıklara davetiye çıkarılır. Soğuklarla birlikte azalan enerjinin ve sürekli yorgunluk yaratan etkenlerin ortadan kaldırılması için C vitamini içeren ürünlerin tüketilmesi gerekir. Portakal suyunun bolca tüketilmesi halinde kişi hastalıktan korunur.


Yetişkin bir insanın günlük ortalama 60 mg civarında C vitaminine ihtiyacı olmakla birlikte, bir bardak portakal suyu günlük C vitamini ihtiyacını karşılamaya yetiyor. Ayrıca portakal suyunda bulunan flavonoidlerin kanser hücrelerinin gelişimini engellediği, kılcal damarları beslediği, antialerjik ve antimikrobik olduğu biliniyor. Portakalda bulunan flavonoidlerin bir türü olan naringin ise vücuda alınan gıdaların yağ yakımını sağlıyor. Portakalda bulunan petkin ise bağırsak faaliyetlerinin düzenlenmesine kan şekerinin düzenlenmesine ve kolesterolün düşürülmesine yardımcı oluyor.


 

Heyecan Tutkunuz Sakatlıkla Sonlanmasın…

Op. Dr. Bülent ÇaparKayak Federasyonu tarafından düzenlenen Alp Disiplini yarışlarına katılmak için Konaklı’da hazırlanan Aslı Nemutlu’nun, pistte düşerek ağır yaralanması ve ne yazık ki hayatını kaybetmesinin ardından kayağın nasıl dikkat edilmesi gereken ve tedbir alınmazsa ciddi sakatlanmalara yol açabilen bir spor dalı olduğu tartışması yeniden gündeme geldi.


Op. Dr. Bülent Çapar
Ortopedi ve Travmatoloji Uzm.





Kış sporlarında özellikle kayak yaparken dikkat edilmesi gerekenler nelerdir?
Her spor dalında olduğu gibi spora başlamadan önce gerekli kas egzersizlerini yaparak ısınmak gerekir. Isınmamış kas ve bağlar yaralanmaya açıktır. Soğuk havalarda görülen sakatlıklar daha çok kas ve tendon sakatlıkları olduğundan; vücut ısısını koruyan, rüzgâr ve su geçirmez kıyafetler tercih etmelisiniz. Ayrıca hafif kıyafetler, ayakları terletmeyen ve ayak bileğini destekler nitelikte olan ayakkabılar ve kar gözlüğü, eldiven ve eklem pedleri gibi ekipmanların kullanımı spor yaralanmalarını önemli ölçüde azaltır.



Kış sporlarında en çok hangi tip yaralanmalarla karşılaşıyorsunuz?
Genelde düşmeye bağlı el bileği burkulmaları ve eklem çevresi kırıkları gibi basit sakatlıklarla karşılaşıyoruz. Ancak ayak bileği ve diz yaralanmaları çapraz bağ, yan bağ yaralanmalarını beraberinde getiriyor. Diz yaralanmaları basit bir menisküs yırtığından, daha ciddi bağ yaralanmalarına kadar değişen boyutlarda çok daha ciddi sakatlanmalara yol açabiliyor. Özellikle spor sırasında akut olarak kas gerilmeleri, yırtılmaları, eklem içi ve çevresindeki bağlarda kopma, eklem çıkıkları, kırıklar görülebileceği gibi kronik yaralanmalarda kıkırdak yaralanmaları ve osteoartrit (kireçlenme) de görülebilir.



Bu tip yaralanmalar için risk faktörleri nelerdir?
Öncelikle bu tip yaralanmalar kişinin yapmakta olduğu spora olan yetkinliğine, eğitimine ve tekniğine bağlıdır. Kayak gibi teknik bilgi isteyen sporlara başlamadan önce mutlaka ders alınmalıdır.


Yaralanmalar için risk faktörlerini ise çevresel nedenler ve bedensel nedenler olarak basit iki başlık altında toplayabiliriz.


Çevresel Nedenler



  • Vücuda aşırı yük binmesi: Vücut kas ve bağları kişinin yapısına bağlı olarak belirli ölçüde baskıya dayanabilecek ölçüdedir. Bu dayanıklılık daha önce yapılan egzersize bağlı olarak değişir.

  • Doğru olmayan teknikle spor yapılması: Özellikle spor yaparken bağ ve kas yapısının bilinçsizce baskıya maruz bırakılması dokunun yaralanmaya açık hale gelmesine neden olur.

  • Uygun olmayan ekipman: Spora uygun olmayan kıyafet ve donanım ile spor yapılması özellikle ayak-ayak bileği yaralanmalarına ve burkulmaların artmasına neden olur.

  • Vücutta ani ısı değişiklikleri: Çeşitli nedenlerle vücut ısısının belirli sınırlar içinde kalamaması durumunda, çabuk yorulma, yorulmalara bağlı olarak da düşmeler görülebilir.


Bedensel nedenler



  • Bacak uzunluklarındaki eşitsizlikler,

  • Kas güçsüzlüğü,

  • Vücut esnekliğindeki azalma,

  • Eklem gevşekliği,

  • Obezite ve aşırı kilo.



Spor yaralanmaları sonrası uygulanması gereken ilk müdahaleler nelerdir?


Spor yaralanmaları bağ yırtılması, kırık gibi hastanede müdahale ve tedavi gerektirebildiği gibi; çoğu yaralanma da kişinin kendi yapabileceği ilk müdahale ile de rahatlatılabilir. Tipik olarak birçok yaralanma sonrası şişlik, kızarıklık, yaralanan bölgede aşırı duyarlılık ve ısı artışı görülebilir. Yaralanma sonrası ilk yapılması gereken dokunun aşırı şişmesini (ödemi) önlemektir.


Bu doğrultuda yapılması gerekenler:


Buz veya soğuk kompres uygulanması: Hem ağrının hem ödemin artışını önlemede yardımcıdır. Burada önemli olan buzun cilde direkt olarak temas ettirilmemesidir. Birkaç saatte bir 10-20 dakika soğuk kompres uygulanması doğru olacaktır.


Kompresyon: Yaralı bölge bandaj ile hafif sıkıca sarılarak uygulanabilir. Ödemin artmasını önlemekte yardımcıdır. Uç noktadan yukarıya doğru sarılarak uygulanmalıdır.


Elevasyon: Yaralanan uzvun kalp seviyesine yakın hale getirilmesi ödemin gelişimini yavaşlatacaktır.


İstirahat: Aktivitenin bırakılarak istirahata geçilmesi iyileşme sürecini hızlandıran önemli bir etkendir.


İlk müdahalenin ardından zaman kaybetmeden ortopedi-travmatoloji veya acil servis uzmanı olan bir sağlık merkezine başvurulmalıdır.
Her ne kadar yukarıda belirttiğimiz ilk müdahalelerden sonra kişi kendini iyi hissedip sakatlığının düzeleceğini düşünse de bu büyük bir yanılgı olabilir ve sakatlığının daha ciddi boyutlara ulaşmasına yol açabilir. Burada önemli olan ve sıklıkla karsılaştığımız konulardan birisi de bireye özgü farklılıklardır. Bazı hastaların ağrı eşiği yüksek olduğu için ciddi yaralanma geçirdikleri halde ayak-ayak bileği hareketlerindeki kısıtlılığı önemsiz olarak değerlendirip sağlık merkezine geç başvururlar. Öncelikli olarak tavsiye edebileceğimiz şey yaralanma bölgesinde şişme (ödem) olan hastaların mümkün olan en kısa zamanda uygun bir sağlık merkezine giderek muayene olmasıdır. Sakatlığın ve tedavinin değerlendirilmesi mutlaka uzman hekimler tarafından yapılmalıdır.

Grip Aşısı Kalbi Korur mu?

Prof. Dr. Tevfik GürmenDünyada ve Türkiye’de ölümlerin yarıdan fazlası kalp ve damar hastalıklarından kaynaklanmaktadır. Özellikle kış mevsiminde kalbimize dikkat gerekir. Grip aşısı hayatınızı kurtarabilir. Kış döneminde artış gösteren kalp hastalıkları ve kalp krizi oranları arttığı için grip aşısı yaptırmak kalp krizini önlemede etkili bir yoldur.



Prof. Dr. Tevfik Gürmen


İ. Ü. Kardiyoloji Enst. Girişimsel Kardiyoloji Srm.


 


 





- Kış döneminde kalp krizi riskini tetikleyen en önemli faktörler nelerdir?


Kalp krizinden ölümler kış aylarında artmaktadır. Soğuk havada artan enerji ihtiyacı nedeniyle aşırı yağlı yemek ve az hareket, kilo alımına neden olur. Kışın ortaya çıkan hava kirliliği, sigara içilen kapalı mekanlarda bulunma da kalp krizi riskini büyük ölçüde artırır.


Soğuk havada aşırı efor


Çok soğuk havalarda aşırı efor yapmak da kalp hastaları için tehlikelidir. Soğuk havanın  damar büzücü etkisi ile zorlanma birleştiğinde kalp krizi ve ani ölüm riski ortaya çıkabilmektedir.


Üst solunum yolu enfeksiyonlarının etkisi


Kalp krizi geçiren hastaların birçoğunun kriz öncesinde bir üst solunum yolu enfeksiyonu geçirmiş oldukları dikkat çekmektedir. Gerçekten de literatür gözden geçirildiğinde hastaların yüzde 35’inde kalp krizi öncesi grip öyküsü bulunmaktadır. Yeni çalışmalar, grip virüsünün neden olduğu biyokimyasal ve hücresel değişikliklerin kalp damarlarındaki “aterom” plaklarında yangıya yol açarak damarda ani tıkanma sonucu kalp krizine neden olabildiğini göstermektedir. Kış döneminde grip dışında zatürre de, kalp yetmezliği ve kalp hastalarını tehdit etmektedir. Kalp hastaları için ölüm riski taşıyan bu hastalık, solunum yolu ve damar hastalıklarına bağlı ölümlere neden olmaktadır.


- Grip aşısı kalp krizini önleyebilir mi?


Araştırmalar grip aşısının özellikle koroner hastalığı olanlarda kalp krizi riskini önemli ölçüde azalttığını göstermektedir. FLUVACS isimli çalışmada kalp krizi nedeniyle veya anjiyoplasti (balon) / stent işlemi için hastaneye yatırılmış hastalarda grip aşısı uygulamasının kalp nedenli 1 yıllık ölüm oranını yüzde 8’den yüzde 2’ye düşürdüğü bulunmuştur. Bu araştırma grip aşısı endüstrisinin desteği olmadan bağımsız araştırmacılar tarafından yapılmıştır. Bu nedenle Amerikan kalp dernekleri tüm koroner hastalarında yıllık grip aşısı uygulamasını şiddetle önermektedir. 2004 yılının eylül ayında Bill Clinton by-pass ameliyatı olduğunda doktorları eski başkanın grip aşısı olduğundan emin olmadan taburcu etmemişlerdir.


- Aşı ne zaman yapılmalı ?


İdeal olanı, grip mevsimi öncesi yapılmasıdır. Eylül-kasım ayları arasında uygulanması tercih edilmekle birlikte kış aylarında da yapılabilir.


 

Gözaltı Morluklarınızla Savaşın

Gözaltı Morluklarınızla Savaşın, Sibel Türk, Gözaltı Morlukları, Kadın, Güzellik, Cilt Bakımı, Makyaj, SağlıkBir insanın yüzünde ilk bakılan yer gözleridir. Güzel gözler ne kadar hoşa giderse, kızarmış, altları morarmış gözler de o kadar itici görünür. Çoğu genetik sebeplere bağlı olan gözaltı morlukları kişinin yüzüne yorgun ve yaşlanmış bir ifade verir. Bu morluklardan kurtulmak çok kolay olmamakla birlikte imkansız da değildir.


Sibel Türk



Gözaltı morluklarıyla savaşmaya başlamadan önce bunların nedenlerini bilmemiz gerekir. Bu morlukların en yaygın nedeni genetik olmakla birlikte bir diğer sebep; cildin zamanla incelmesi sonucunda kılcal damarların görünür hale gelmesidir. Güneş ışınları bu sorunu adamakıllı arttırır. Bir başka nedense; alerjiler veya yüksek ateşle seyreden hastalıklardır.


Bazı gıdalar, polen, toz, kedi tüyü kimilerinde öyle bir kaşıntı, hapşırma ve göz sulanmasına neden olur ki, bu kişiler gözlerini ovuşturmadan yapamazlar. Sonuç içi kızaran, dışı moraran gözlerdir! Gözalatı morlukları genellikle çok beyaz tenli ve göz çukuru derin olanlarda meydana gelir.


Fizyolojik nedenler arasında vücudun fazla su tutması veya su kaybı, aşırı tuz tüketimi, sigara içmek, kalp hastalıkları, böbrek ve karaciğer hastalıkları birinci sırada yer alır. Tabii uykusuzluk, kansızlık ve demir eksikliği gibi sorunların tümü, gözaltındaki lekelerle kendini ifade eder.


Önlemler neler?


Bu koyu halkaları kısmen düzelten, artmasını önleyen bazı çareler biliyoruz. Her şeyden önce, vücudunuzu susuz bırakmayın. Sonra son derece hassas olan göz çevresini güneşten koruyun, uykunuza özen gösterin, yüzünüzü soğuk su ile yıkayın, tuzu azaltın, bol bol balık, sebze ve meyve tüketin.


Üzüm çekirdeği extresi, C vitamini ve diğer antioksidanlar kılcal damarların güçlenmesine ve cildin gelişmesine yardımcı olur. Bunlardan yararlanın.


Tedavi şekilleri


Gözaltı morluklarına salatalık ya da patates halkalarının veya çay kompreslerinin iyi geldiğini çoğumuz biliyoruz.


* Ancak bu malzemeleri taze olarak ve buzdolabında soğutarak uygulayın.


* K ve C vitamini içeren göz çevresi kremleri kullanın.


* Özel bir teknikle yapılan gözaltı mezoterapisi de son derece güzel sonuçlar veriyor.


* Birçok durumda lazer peeling gözaltı morluklarını hafifletir. Ancak biraz sıkıntılıdır.


* Radyo frekansı ile yapılan yüz gençleştirme seansları hem zahmetsiz hem de gayet etkilidir.


* Fraksiyonel lazer (çok küçük delikler açan bir cihaz) ile gözaltı morluklarında harika sonuçlar alınabiliyor. İyileşme süreci çok daha kısa olan bu yeni lazer tekniği ile yaklaşık 3 seansta gözaltı morluklarını büyük ölçüde hafifletilebiliyor.


 

Vücudunuz "Ne" Diyor ?

Vücudunuz "Ne"Diyor?İnanılmaz bir uyarı sistemi olan vücut, birçok sorunu önceden haber veriyor... Mineral ve vitamin eksikliğinde de bu mekanizma devreye giriyor... Kimi zaman tırnak kırılması, kimi zaman da sinir bozucu bir kaşıntı, uyarı olarak karşımıza çıkıyor... Ancak çoğu kimse bu uyarıları ya hafife alıyor ya da anlamını bilmediğinden üstünde durmuyor.





Çatlak dudak
Dudaklarda çatlama ve dil ucunda kırmızı kabartı, B2 ve B6 vitamini eksikliğinin göstergesi.


Kırmızı cilt
Sertleşmiş, kırmızı bir cilt ve kolda sivilceler, B vitaminleri ile E vitaminin azlığına işaret ediyor.


Kalçada sivilce
Kalça bölgesinde görülen sivilceler, yine B vitaminleri, E vitamini ve yağ asitleri azlığını gösterir.


Az uzayan saç
Saçın az uzaması, demir ve çinko eksikliğinin göstergesi.


Kırmızı gözler
Gözlerde kırmızı damarların ortaya çıkması, A ve B2 vitamini eksikliğinin habercisi.


Kırılan tırnak
Tırnakların kırılganlaşması, vücudun daha fazla demir, çinko ve yağ asitlerine gereksinimi olduğunu gösterir.


Soluk beniz
Soluk bit ten, demir, B12 vitamini ve folik asit eksikliğinin göstergesi.


Dişeti hastalığı
Çeşitli dişeti hastalıkları, Q10 enzimi ve diğer antioksidanların eksikliğini gösterir.


Müzmin yorgunluk
Sürekli yorgunluk da q10 enzimi ve bazı gıda maddelerinin eksikliğini gösterir.


Kuru cilt
Egzama ve cilt kuruluğu, vücutta çinko eksikliğinin belirtisi.


Ağızda aftlar
Daha fazla demire, folik aside ve B12 vitaminine ihtiyacınız var.


Regl öncesi
Regl öncesi şikayetler, vücutta çinko, magnezyum ve B vitamini eksikliği var demektir.

Ses Kısıklığı Ciddi Hastalıkların Habercisi Olabilir Mi?

Op. Dr. Haldun ŞanSes kısıklığı, genellikle sesin azalması veya hiç çıkmaması olarak algılanır. Ancak her türlü normalden farklı ses oluşumuna ses kısıklığı denir ve bu durum bazı ciddi hastalıkların habercisi de olabilir.


Op. Dr. Haldun Şan
KBB Uzm.





“Ses Kısıklığı” nedir?
Sesteki çatallaşmalar, titreşimler, boğuk ses ve diğer tüm ses değişikliğine ses kısıklığı denir. Gırtlaktan daha aşağı seviyelerdeki rahatsızlıklar sesin cılız ve zayıf çıkmasına neden olurken, gırtlağın kendisi ile ilgili hastalıklarda sert, tırmalayıcı ve kısık ses oluşumuna neden olur. Ağız boşluğu ve dil hastalıklarında ise ses boğuk, burundan ve “ağızda sıcak patates varmışçasına” çıkmasına sebep olur.


“Ses Kısıklığı” neden oluşur?
Ses kısıklığı oluşturan pek çok sebep vardır. Bunlar arasında çok basit ve kendiliğinden iyileşebilecek sebepler olduğu gibi ciddi ve tedavisinin büyük ameliyatlar gerektirdiği hastalıklar da olabilir.


Ses kısıklığına sebep olabilecek hastalıklar arasında şunlar sayılabilir: 
-Larenjit (Gırtlak iltihabı)
-Ses tellerinde nodül, kist veya polip gibi iyi huylu kitleler
-Akciğer hastalıkları
-Ses teli hareketini sağlayan sinirlerin felci
-Alerji veya iltihaplara bağlı geniz akıntısı
-Mideden yukarı doğru asit kaçağının olması reflü ve şiddetli kusmalar
-Gırtlak ve çevresindeki dokuların tümörleri
-Ses telleri çevresine gelen darbeler
-Psikolojik sebepler
-Şeker hastalığı veya sinir sistemi hastalıkları gibi vücudun diğer bölgeleriyle birlikte ses telini de tutan hastalıklar
-Sigara, duman ve kimyasal gazlar gibi tahriş edici maddelere maruz kalmak
-Yanlış ses kullanımları(bağırma, çığlık, şiddetli ağlama ve öfke durumları)
-Birtakım cerrahi travmalar(gırtlağa yada üst solunum yoluna yönelik yada genel anestezi için solunum yoluna tüp(entübasyon tüpü) yerleştirilmesine bağlı olarak.



Ne zaman doktora gitmeliyim?
Doğrusu ses kısıklığı olur olmaz doktora gitmektir. Ancak ülkemizde bu pek mümkün olmamaktadır. Bu nedenle genelde 1-2 haftadan daha fazla süren ses kısıklıklarında mutlaka doktora gidilmesini öneriyoruz. Ses kısıklığı ile beraber nefes alma zorluğu, ağızdan kan gelmesi, yutma zorluğu veya boyunda kitle (şişlik) gibi şikayetler de varsa bir Kulak Burun Boğaz uzmanına başvurmak için daha acele etmek gerekir. Özetle kulak burun boğaz uzmanına ne zaman muayene olmak gerekir sorusunun cevabı olarak:


1-) Ses kısıklığı 2-3 haftadan uzun sürerse,
2-) Ses kısıklığı ile birlikte aşağıdaki belirtiler varsa:



  • Soğuk algınlığı gibi belirli bir neden yokken ağrı bulunması,

  • Öksürükle kan gelmesi,

  • Yutma güçlüğü,

  • Boyunda şişlik,


3-) Birkaç günden uzun süren tam ses kaybı veya seste şiddetli değişiklik olursa Kulak Burun Boğaz uzmanı ile görüşülmelidir.


Ses kısıklığı olduğu zaman ne hemen ciddi bir hastalık endişesine kapılmalıyız ne de çok küçümseyip muayeneyi ihmal etmeliyiz. Özellikle sigara içen, 50 yaşını aşmış ve 2 haftadan uzun süreli ses kısıklığı olan erkek hastaların mutlaka hekime başvurmaları ve dikkatli bir gırtlak muayenesinden geçmeleri şarttır. Çünkü gırtlak kanserinin ilk ve en önemli işareti ses kısıklığı olup erken evrede saptandığında yüzde100’e yakın oranda tedavi edilebilmektedir.


Ses kısıklığının tedavisi, ses kısıklığı yapan hastalığa göre değişir. Çünkü ses kısıklığı kendisi bir hastalık değil başka hastalıkların belirtisidir.



Nelere dikkat etmeliyim?
Ses kısıklığının olmaması veya olursa da kolay iyileşmesi için hastanın dikkat etmesi gereken hususlar:


-Sigara ve alkol kullanılmaması (sigaranın rolü çok daha fazladır)
-Sesin doğru tonda, kalınlaştırma ve inceltmeleri fazla yapmadan kullanılması
-Çok uzun süre konuşmaktan kaçınılması
-Diyaframı kullanarak, gırtlak kaslarını çok yormadan konuşulması
-Bol su içilmesi
-Boğaz temizleme hareketini yapmaktan kaçınılması
-Mideden asit kaçağı olan (Reflü) hastalar için akşam saatlerinde çay, kahve, kola, alkol alınmaması, mideyi dolduracak kadar yemek yenmemesi, yemek yiyip hemen yatılmaması, yüksek yastıkta yatılması
-Bulunduğunuz ortamın nemi ve ısısının uygun olması