15 Şubat 2012 Çarşamba

“Keşke”siz Çocuk Eğitimi

Erdoğan YılmazÇocuk yetiştirmede zaman zaman “keşke”lere takılır, geçmişteki yanlışlarımızla yüzleşir, yüksek sesle söylemesek de bunları bilir, can sıkıcı bir içsel hesaplaşmaya gireriz.


Erdoğan Yılmaz





Bunu sadece biz yaşamayız; birçok anne baba, yönetici hatta eğitimciler de aynı ya da benzer duygu ve düşüncelerle yüzleşir.


Bu konuda ünlü eğitimci, yazar ve yaşam koçu Diana Loomans’ın “Eğer çocuğumu yeniden büyütmem mümkün olsaydı” başlıklı hoş bir yazısı vardır. Loomans bu yazıda bir iç hesaplaşma ile kendini eleştirmekte, hem de bizlere çocuk eğitimi konusunda önemli iletilerde bulunarak düşündürücü olmaktadır.


Diana Loomans şunları yazmış:


“ Çocuğumu yeniden yetiştirmem mümkün olsaydı;
Ona işaret parmağımı kaldırıp yasaklar koymak yerine, parmaklarıyla resim yapmayı öğretirdim.
Hatalarını daha az düzeltir, onunla daha çok yakınlık kurmaya çalışırdım.
Onu sadece gözlerimle izler, saat kısıtlamaları koymazdım.
Daha az bilgili olmaya çalışır, daha çok şefkat gösterirdim.
Onunla daha çok yürüyüşlere çıkar, uçurtmalar uçururdum.
Ona karşı ciddi bir tavır içinde olmak yerine, onunla oyun oynardım.
Onunla kırlarda koşar, yıldızları seyrederdim.
Onunla daha az çatışır, ona daha çok sarılırdım.
Önce öz saygısı kazanmasını sağlar, sonra bir ev almaya çalışırdım.
Ona katı davranmaz, onu daha çok onaylar ve yüreklendirirdim.
Güç konusunda daha az ders verir, sevgi konusunda daha çok şey öğretirdim.”


Bu sözlerin içerdiği anlama bakarsak, yapılmak istenenlerle, “keşke yapmasaydım” pişmanlıkları arasında gidip gelindiği görülmektedir. Kuşkusuz bunların bazıları tartışmaya açıktır. Örneğin, “tamam yasaklar koymayalım ama, sınırlar koymayı da ihmal etmeyelim” diyebiliriz. Yine “saat kısıtlamaları” koymanın zorunlu olduğu durumlar olabilir ve zaman kavramının gelişimi için kısıtlamalar bazen gereklidir.


Kanımca önemli olan bu ve benzer düşüncelerle çocuk yetiştirirken konulan ilkeler ve değerler kadar önemli olan, onları nasıl uyguladığımızdır. Bazen bir küçük jest, mimik, sesimizdeki vurgu, tonlama ya da eylem, tahminlerin ötesinde ve yaptıklarımızdan çok daha fazla iz bırakıcı olabilir.


Bu “iz”in olumlu mu, olumsuz mu olacağı, kalıcı mı geçici mi, yapıcı mı yıkıcı mı olacağı, büyük ölçüde anne, baba, öğretmen ve toplum önderlerinin kendi elindedir; çünkü onlar birer rol modeldir.


Mutlak anlamda “Keşke”siz bir çocuk eğitimi pek mümkün mü? Sanmıyorum ama, kesin olarak bildiğim şudur: Sınır da koyun, kısıtlamalar da getirin ama, bunlar çocuğun algılayıp anlayabileceği ve yapabileceği düzeyde olsun. Bir de, ne yapın edin onlardan şefkat ve sevgiyi eksik etmeyin. Galiba en önemlisi de bu…


 


Çocukları serbestçe konuşmaya, düşündüklerini duyduklarını olduğu gibi ifade etmeye teşvik etmelidir; böylece hem hatalarını düzeltmeye imkan bulunur, hem de ileride yalancı ve iki yüzlü olmalarının önüne geçilmiş olur.



M. K. ATATÜRK (1918)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder